Bebekle Evde Kaldık
- calpay
- 15 Ağu 2023
- 3 dakikada okunur

Bebeğimizle dördüncü ayımıza girerken, dünyamız da yaşamın her unsurunu değişikliğe zorlayan bir döneme girdi. Buradaki ilk yazımda, henüz eşim hamileyken ve biz bebeğimizi beklerken aşağıdaki cümleleri kullanmıştım.
“Hayatımda daha önce hiç hissetmediğim derecede kendine güven ve tatmin duygusu ile birlikte daha önce hissetmediğim korku ve heyecanı iç içe yaşıyorum. Her doğum, anne ve babaya da yeniden dünyaya gelme imkânı sunar. Yeni doğan bebekle birlikte keyifli, heyecanlı ve sürprizlerle dolu bir macera başlar. Şu anda hayal gücüme bir sınır koymak mümkün değil. İyisiyle, kötüsüyle bir sürü şey aklıma geliyor.”
Ancak tabii ki böyle bir salgın olacağı aklımın ucuna dahi gelmemişti.
Ebeveyn olmanın getirdiği sorumluluk insanın korkularını katlıyormuş. Yaşamımda daha önce kendi adıma sorumsuzca aldığım riskler aklıma geliyor da, şu anda bu risklerin hiçbirini almazdım diye düşünüyorum. Annelik ne kadar kustalsa babanın da o kutsal insana ve bebeğine karşı sorumlulukları o kadar önemli. Artık attığım her adımda oğlumu ve annesini düşünüyorum. Bir yandan da endişelerimin tavan yapmasını engelleyerek sakin kalmaya çalışıyorum.
Bebekli hayata dönecek olursak, bu ayki zorlu görevimiz mama takviyesi. Maaşallah oğlumuz hızla büyüyor, anne hala emziriyor. Ancak doktorumuz bu dönemde biraz mama takviyesi yapmamızın iyi olacağını söyledi ve bir mama tavsiye etti. Kullanmaya başladığımız ilk dört gün her şey yolunda gitti. Ancak ondan sonraki beş gün Efe hiç kaka yapmadı. Beşinci gün ise bir saat boyunca, ağlayarak, ard arda altı kez yaptı. Sonuç olarak doktorumuz Efe’nin süt alerjisi olduğunu ve mamayı değiştirmemiz gerektiğini söyledi. Yeni tavsiye ettiği mama eczanelerde satılıyor ve eczaneler ana baba günü.
Koronalı günlerin zorluğu da işte burada başlıyor. Hem evde kalmalı hem de ihtiyaçlar için sokağa çıkmalısınız. Aynı zamanda da insanların yaptığı panik alışverişin sonuçlarına katlanmalısınız. Anlamsız stok yapma dürtüsü ilginç ürünlerde kendini gösteriyor. Bebek maması da bunlardan biri. Dışarı çıkıp virüs kapma riskine bir de bebeğin ihtiyacı olan mamayı bulamama riski ekleniyor. Bununla birlikte stoklama ihtiyacı virüsten daha hızlı yayılıyor. Farkına bile varmadan doktorun ilk verdiği mamadan altı kutu almışız, altı aylık olana kadar kullanacağımız miktar bu...
Eczaneye gidip yeni mamadan zorla bir tane bulabildiğim zaman aklım başıma geldi. Başkalarında şikayet ettim şeyi kendim de yapmışım. Evdeki bütün mamaları, oradan almamış olmama rağmen, yeni mamayı aldığım eczaneye götürüp bıraktım ve mama soranlara vermelerini rica ettim.
Şimdi yeni mamayı kullanmaya başladık, ihtiyaç olduğunda bir şekilde temin edebileceğimize inanıyorum. Zaten bu mamayı da bir süre deneyeceğiz ve sonucuna göre devam veya başka bir mama kararı vereceğiz.
Mamayla birlikte hayatımıza biberon da girdi. Anne memesine en yakın olanından bile Efe normalin üç katı hızla falan emiyor. Biberon verme de yeni bir görev. Anneden meme aldığı için biberonu annenin vermesi önerilmiyor. Bu da biberonu benim vermemi, verirken de Efe ile başka türlü bir bağ kurmamı sağlıyor. Dediğim gibi biberon süresi çok daha kısa ancak bu süre oğlumla gözgöze bakıştığım büyülü bir süre. Mama bitip biberonu ağzından çekene kadar tabii. Anında bir yaygara kopuyor ki sormayın. Allahtan çok kısa sürüyor ve hemen gaz çıkarma, arkasından biraz aktivite ile uykuya geçebiliyoruz. Artık aktivitelerimiz de renklendi. Ona kitap okurken o da kendince cevap veriyor, başıyla bütün hareketleri takip ediyor. Yavaş yavaş ona uzatılan objeleri tutmaya başladı. Tuttuğu her şeyi hemen ağzına götürüyor tabi ama ellerini tanıması için şimdilik ona oyuncak uzatmaya devam ediyoruz.
Evet bu dönem evde, yarı karantina şeklinde vakit geçiriyoruz. Bizim jenerasyonun daha önce karşılaşmadığı bir sınavdan geçiyoruz, korkularımız, endişelerimiz var. Zaman zaman tek başına olmak ve kendinden başka kimseden sorumlu olmamak daha rahatmış gibi geliyor. Ama insan günün sonunda aile olmanın ve sevdikleriyle bir arada olabilmenin yerini tutabilecek bir şeyin olmadığını görüyor. İyisiyle, kötüsüyle, neşesiyle, zorluğuyla hayatta her şey paylaşınca yaşanılır oluyor.
Umarım bu salgın insanlığa aslında dünya üzerinde yaşayan koskoca bir aileden başka birşey olmadığımızı hatırlatmıştır.




Yorumlar