Birden Beşe Molalar
- calpay
- 3 Ara 2024
- 3 dakikada okunur

Zaman çok hızlı geçiyor. Sanki daha geçen ay göğsünüzün üzerine boydan boya yatırıp uyuttuğunuz çocuğunuzun artık kucağınıza zor sığdığını fark ettiğinizde içinizde garip bir telaş hissediyorsunuz. Çocuğunuzun hızla büyüdüğünü görünce bu telaş bir süre sonra yerini hafif bir korku ve heyecana bırakabiliyor...
Oğlum Efe’nin doğumundan kısa bir süre sonra artık hayatımın her dakikasını onunla birlikte geçireceğimi düşünmüştüm. Hatta onu bir muska gibi sürekli üzerimde taşımak gibi bir hayal bile kurmuştum. O benim bir parçamdı ve ondan uzak kalmayı hayal dahi edemiyordum. Hala da ondan ayrı zaman geçirmek çok zor geliyor. Herhalde birçok anne ve baba benim bu hislerimi paylaşıyordur. Böyle zamanlarda ‘çocuk sahibi olmak’ teriminin ne kadar yanlış bir anlam barındırdığını, çocuğumun sahibi değil ancak koruyucusu ve destekleyicisi olabileceğimi kendime tekrar hatırlatıyorum.
Çocuğunuz büyüyüp hayat rutinleri belirginleşmeye, hayatı şekillenmeye başladığında, onun da bir birey olduğunu ve onun hayatına saygı göstermeniz gerektiğini yavaş yavaş idrak etmeye başlıyorsunuz. Ancak yine de insan farkında olmadan çocuğunun mutlu olması için gerekli olduğunu düşündüğü adımları atmaktan vaz geçmiyor. Tabii ki mutlu olmanın dış dünya ile ya da elde edilen maddi şeylerle veya başarı duygusu gibi duygularla bağlantılı olmadığını artık hemen herkes biliyor. Gerçek mutluluk insanın kedisi tarafından, içeriden yaratılabilir. Ancak insan yine de mutlu olabilmek için aptalca şeylerin peşinden koşmaktan vaz geçmiyor. Herkesin bilinçaltında kendisiyle ilgili bir mutluluk formülü var ve bu formül başarılı olmadığında insan genellikle kendi dışında kalan kişileri, olayları, şartları suçluyor.
Anne baba olduğunuzdaysa durum daha da çetrefilli bir hale geliyor. Kendiniz için hayal ettiğiniz mutluluk planlarına çocuğunuzu da dahil ediyor, sizden tamamen apayrı bir varlığın mutluluğu adına kendi planınızı uygulamaya çalışıyorsunuz. Onun kendi bireyi olduğunu kabul etmeyip onun sınırlarını ihlal ediyor onun adına sınırlar koymaya başlıyorsunuz. Beş yaşına gelen bir çocuk öncesine göre daha fazla rasyonel düşünce yeteneğine sahip olsa da yine duyguları tarafından yönetilir ve bir saniye içerisinde mutlu, keyifli bir çocuktan, bağıran, ağlayan vahşi bir şeye dönüşebilir. Bebeklikten itibaren yoğun bir şekilde kuralları ve sınırları test etmeye alışmış olan çocuğunuz sizin mutluluk formülünüzü de kabul etmiyor ve test ediyor.
Artık boşanmış bir baba olarak çocuğumla birlikte geçirdiğim zamanın hem benim hem de onun için ne kadar kıymetli olduğunun daha da fazla farkındayım. Zaten haftanın beş günü, günün yarısından fazlasını başkaları tarafından tasarlanmış kontrollü bir ortamda, yani okulda, geçiren çocuk evinde biraz daha serbest bırakılmayı hak ediyor bence. Birlikte olduğumuz zamanlarda ben Efe’nin isteklerini mümkün olduğunca göz önünde tutuyor ve belli bir denge içerisinde yerine getirmeye çalışıyorum. Tabii ki her isteğini yerine getirmek mümkün ya da doğru olmuyor. Böyle zamanlarda sakinlikle orta yolu bulmaya çalışıyorum. Yine de sinirlenip sert tepkiler vermeye başlarsa o zaman en iyisi onun davranışını tetikleyen şeyden onu uzaklaştırıp, biraz sessizlik sağlamak için molaya çıkartmak oluyor.
Aslında birçok ebeveyn tarafından “çabuk odana git!” şeklinde algılanan bu disiplin yöntemi, doğru uygulandığında, davranışı yeniden yönlendirmenin harika ve cezalandırıcı olmayan bir yolu. Mesela ben mevcut aktiviteden uzak ancak işitme mesafesinde olan, kapısı kapalı olmayan başka bir odaya gidip sakinleşmesini istiyorum. Orada geçirdiği dakikaları takip edip, sakinleştiğinde molayı bitiriyorum. Molası bittiğindeyse, ona bağırmadan, ders vermeden kendisinden değil, yalnızca yapmış olduğu davranıştan bahsediyor, onu molaya koyan sebepleri ve neyi yanlış yaptığını anlatmaya çalışıyorum. Bazen ilk seferde tutmasa da genellikle işe yarıyor.
Eğer siz de bu yöntemi kullanmak isterseniz çocuğunuza mola kurallarını, nerede, hangi nedenlerle ve ne kadar süreyle mola vereceğinizi önceden anlatın ve kuralları belirledikten sonra onlara sadık kalın. Tutarlı olun. Hangi eylemlerin molayı hak ettiğine önceden karar verin ve bunu sadece zorlu problemlere saklayın; örneğin ısırma, vurma, oyuncakları fırlatma veya açık meydan okuma gibi agresif davranışlar…
Ve en önemlisi çocuğunuza da bol bol zaman ayırın ve iyi davranışlarını destekleyin. Unutmayın onunla kurduğunuz bağ ne kadar sağlam olursa sizi dinlemeye ve anlamaya çalışması da o kadar kolay olur.




Yorumlar